Şirketlerde karlılıklar düşmeye başladıkça, hummalı bir şekilde tasarruf önlemleri araştırılmaya başlar.
Bu dönemlerde çok dikkatli olmak gerekir. ‘Kaş yaparken göz çıkarma’ misali bazen kantarın topuzu biraz fazla kaçarak yapılan çalışmalar ‘sineğin yağını çıkarma operasyonlarına dönüşülebilir ki, ‘astarı yüzünden pahalı’ durumuyla karşı karşıya kalınabilinir.
Tasarruf önlemlerinin etkisi başta tedarikçi ve taşeronlarda daha yoğun olmakla birlikte çalışanlarda doğrudan hissedilir. Yöneticiler ise genellikle bu önlemlerden dolaylı olarak etkilenirler.
Bu yazımda ben çalışanların tasarruf önlemlerinden nasıl etkinlendiği ve nasıl tepki verdiği üstünde duracağım.
Tasarruf önlemi denince akla ilk ‘yemek menüsünde çeşit azaltılması’ gelir.
Genelde kişi bazında 1-2 dolarlık tasarruflara olanak tanıyan bu önlemeler önemli(!) bir kazanç kapısı olarak görülür. Halbuki dökülen veya şirket dışında başka kurumlara bedelsiz verilen yemek miktarı incelendiğinde buralarda iyileştirme fırsatları birer maden niteliğindedir.
Tasarruf dönemlerinde gündeme gelen bir diğer önlemde, çay-kahve servislerinde gözlemlenir. Çalışanlar zamanlarının önemli bir bölümünü iş ve işle ilgili aktivitelerde geçirirler. Bu yoğun tempo çoğu kez güllük gülistanlık geçmez. Stres dediğimiz salgın ve bulaşıcı hastalık etrafta kol gezmektedir. Bu hastalığın en etkili ilacı olarak bilinen ‘rahatlama’ ise birçok çalışan için sevdiği bir içeceği yudumlarken gerçekleşir.
Zaten gittikçe, ‘içecek otomatı’ denen makinalara mahkum kalmaya bırakılan çay-kahve keyfine bir de para ile satınalma gibi önlemler getirildiğinde, çalışanların yegane rahatlama yöntemlerine ciddi bir darbe vurulmuş olur.
Tasarruf önlemleri örneklerini daha da genişletebiliriz. Servis güzergahlarının birleştirilmesi, benzin ödemelerine sınırlama getirilmesi, cep telefonlarında detaylı incelemeler gibi.
Ancak bu tür küçük çaplı tasarruflar şirket içinde gizli veya alenen çalışan ayaklanmalarına yol açabilir.
Hafızam beni yanıltmıyorsa, iki yıl önce Microsoft Corp.’ta yıllardır süregelen havlu dağıtma uygulamasına son verilmesi kararı çalışanlar tarafından büyük tepkiyle karşılanmış, çalışanlar internette bu uygulamadan dolayı şirketlerini madara etmişlerdi. Hatta zamanın İnsan Kaynakları Direktörünün şirketten ayrılması ile sonuçlanan süreci bu olayın tetiklediği söylenir.
Ülkemizde de çalışanlar zaman zaman tepkilerini su üstüne çıkarmaya başlasalar dahi (bence hem iş veren hem de çalışan için en iyi sonuç) çoğu kez tepkiler içten içe yaşanır.
Duygusal bir toplum olarak, ‘sineğin yağını çıkarma’ operasyonlarıyla karşı karşıya kalan çalışanlar bir anda gazdan ayaklarını çekerler ve vitesi boşa alırlar. Daha bilimsel bir ifade ile istekliliklerini düşürürler. İsteklilik düşünce, bu sefer de üretkenlik azalır. Küçük tasarruflar şirkete kazançtan çok zarar yazmaya başlar.
Peki, tasarruf dönemlerinde elimizi kolumuzu bağlayıp hiçbir şey yapmadan oturacak mıyız?
Tabii ki hayır.
Herşeyden önce patronlar ve yöneticiler, para kazanılan günlerde israf olarak nitelenebilecek uygulamalara “nasıl olsa para kazanıyoruz” diyerek göz yummamaları gerekiyor. Bu yapıldığı takdirde bu tür uygulamalar alışkanlık haline geliyor. Unutulmamalıdır ki, ‘alınan hak geri verilmez’ psikolojisi çalışan bakış açısında önemli bir yer tutar.
Diğer yandan birçok insan küçük şeylerden mutlu olur. İyi yemek, kaliteli çay-kahve ikramı, bayramlarda çikolata dağıtmak, yılbaşı sepetleri, herkesin e-posta adresi ve şirket kartı olması gibi uygulamalar ‘firmam bana değer veriyor, ben de onu sahiplenmeliyim’ duygusunu pekiştirir.
Toparlamak gerekirse, çalışanlarımızın gönülden çalışmalarını istiyorsak onların kalplerini ‘küçük şeyler’ yüzünden kırmamalıyız. Zor günlerde, durumun kritikliğini onlarla paylaşmalı, onlardan destek beklediğimizi abartmadan hatırlatmalıyız.
Bu dönemlerde başta patronlar ve ardındanda yöneticiler kendi masraf alışkanlıklarında birkaç tasarruf uygulaması ile örnek oldukları takdirde çalışanlar bu konuda onlardan çok daha fazla çabayı ortaya koyacaklardır.
Tersi durumlarda bilançonun kazançtan çok zarar yazdığı aşikardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder