On yıl öncesine kadar verimlilik denince akla yalnızca mavi yakalılar diğer bir deyiş ile emek işçileri gelirdi. Bu yüzden organizasyonlar, verimlilik konusunda yalnızca bu gruba odaklanırdı.
Günümüz şartlarında ise durum değişmeye başladı. Gittikçe sayıları artan bilgi işçileriyle hizmet işçilerinin verimini artırmak artık organizasyonların gündemindeki en zorlu konuların başında geliyor.
15 yıl önce bilgi işi ve hizmet işi yapan insanlar toplam işgücünün beşte birinden azken, şimdilerde bu gruplar gelişmiş ülkelerde toplam işgücünün dörtte üçünü oluşturuyor ve oran her geçen gün daha da yukarıya doğru tırmanıyor.
Ülkemizde de benzer bir eğilim gözleniyor. Gelişmiş bir ekonomi olmayı hedefleyen ülkemiz için üretimi yapan insanların verimi kadar -belki de daha çok- bilgi ve hizmet işçilerinin verimi üzerine odaklanmak, her geçen gün daha kritik bir konu olarak gündeme geliyor.
Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi maalesef ülkemizde de hem bilgi işçilerinin hem de hizmet işçilerinin verimliliği emek işçilerinin oldukça gerisinde seyrediyor.
Hizmet işçilerinin önemli bir kısmı diğer birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de kamu sektöründe çalışıyor. Bu grubun verimliliğini artırma yöntemleri öz itibariyle bilgi işçilerine benzemekle beraber uygulama yaklaşımlarında farklılık gösteriyor. Bu yüzden hizmet işçilerinden verim almak konusunu bir başka yazıya bırakarak, odağımızı bilgi işçilerine çevirelim.
Bir zamanlar bilgi işçileri kendilerini hem emek hem de hizmet işçilerine nazaran daha şanslı görüyorlardı. Ne de olsa, iyi okullarda öğrenim görmüşlerdi, birden çok yabancı dilleri vardı. Sayıları azdı ve biraz önce sayılan özelliklerinden olayı hareketlilik yetenekleri diğerlerine nazaran daha yüksekti. Bu yüzden bilgi işçileri, kendi verimlilikleri ne olursa olsun sürekli iyi bir yaşam stadartına sahip olacaklarını düşünüyorlardı.
Organizasyonlarda uzmanlık ve yöneticilik gibi kritik görevler yüklenen bilgi işçileri için bu durum 2001 krizinden bu yana pek böyle gelişmedi. Artan rekabet koşullarına organizasyonlarımızın istenen yanıtı verememesi, ülkemiz bilgi işçilerinin yaşam standartlarını tehdit eder bir noktaya getirdi.
Bilgi işçileri verimliliklerini yükseltmezlerse orta vadede gelişmeler, reel gelirlerinin ciddi bir şekilde düşeceğini gösteriyor. Hatta bırakın gelirlerinin artışını işlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilecekler.
Performansı doğru tanımlamak, konsantrasyonu işe ve başarıya odaklamak, doğru ekipleri kurmak ve uygun iş akışları saptamak bilgi işlerindeki verimliliği sağlanamanın ön koşulları.
Performansı doğru tanımlamak ilk adım. Burada amaç, bilgi işçisine sorumluluk vermek. Ondan ne beklendiğini ve organizasyon içersindeki rolü net bir şekilde ortaya koymak. Tabii ki, beklentilerin sözde kalmaması gerekiyor. Bunun içinde her yıl başında yıllık hedefler üzerinde bilgi işçileri ile el sıkışılmalı ve bu hedefler altı aylık dönemlerde gözden geçirilmeli. Yıl sonunda da hedef gerçekleşmelerine bakarak gelişim planları, ödül ve terfi gibi diğer sistemler devreye sokulmalı.
Bilgi işçisi ne kadar yetkin olursa olsun, çeşitli ekiplerin içersinde yer alıyor. Bu ekipler, uygulama ekibi olabildiği gibi zaman zaman proje ekibi de olabiliyor. Bilgi işçilesinden verim alabilmek için bu ekiplerin yüksek performansla çalışır olması gerekiyor: Hata yapmayan veya hataları tekrar etmeyen, sürekli başarıyı kovalayan ve birlikte çalışmaktan zevk duyan ekipler.
Böyle bir ekip olabilmek için ilk koşul, ekibin iddiasını ortaya koyan bir vizyona sahip olması. Bu vizyonun, ekibin tüm bireyleri tarafından içselleştirilmesi ve ekibin sıkıntı anlarında onları motive eden bir özellik taşıması gerekiyor. Ayrıca ekipte yer alan tüm üyelerin birbirinin yetkinliklerini tamamlıyor olması da oldukça önemli bir konu.
Disiplin, yüksek performanslı ekiplerde önemli bir özellik olarak karşımıza çıkıyor. Despotluk anlamına gelmeyen bu disiplin yaklaşımı, ekibin birlikte çalışmasının ve ilişkilerde ahenk yaratmasının sınırlarını çiziyor. Böyle ekipler kendi içerisinde bir hakeme ihtiyaç duymadan, saygı kuralları çerçevesinde sorunlarını tartışabiliyor ve çözüm yollarını bulabiliyor.
Yüksek performanslı bir ekibin lideri de davranışları ile tüm ekibe örnek olmalı. Ekip iyi performans gösterdiği zamanlarda lider geriye çekilmeli, ekip zorluklarla karşılaştığında ise lider kendini görünür kılmalı.
Bilgi işçilerinden verim almanın bir diğer yolu da onları yalın ve etkin iş akışlarında görevlendirmek. Böylelikle bilgi işçileri bürokrasi, verimsiz git-gel’ler, anlamsız beklemeler ve bölümler arası iç çekişmelerle birikimlerini ve zamanlarını harcamak yerine; firmasını rekabetçi kılacak yenilikçi konular üzerine odaklanabilirler.
Sonuç olarak, verimlilik toplumsal refaha ulaşmada oldukça önemli bir faktör olarak karşımıza çıkyor. Hem firmaların rekabetçi olmasını hem de çalışanların yaşam standartının artmasını doğrudan etkiliyor. Bu yüzden bilgi işçilerinin verimini nasıl artırılacağını öğrenemezsek, hatta bu konuyu öncelikli olarak çözemezsek, ciddi sosyal gerilimlerle karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder