21 Kasım 2007

Sessizlik Senaryoları

Ne zaman bir toplantıda konuşmayan birilerini görsem hemen düşünce defterime ‘neden bu sessizlik?’ filminin senaryosunu karalama isteği gelir.
İşte size, birkaç farklı senaryo...
Senaryo 1: Kahramanımızın konu hakkında yakından uzaktan bir ilgisi yoktur.
O zaman niçin o toplantıdadır? Vakti kıymetli değil midir? Yapacak başka işleri yok mudur? Yoksa bu şirkette toplantılara katılmak, popüler olmanın önemli bir yolu mudur?
Eğer kahramanımız böyle düşünüyorsa, aslında yeni trendlerden pek haberdar değildir. Artık toplantılara katılmamak (in), toplantılara katılmak (out) durumundadır...
Senaryo 2: Kahramanımızın içinden konuşmak gelmemektedir.
Bu senaryoda aktörümüz, tüm umutlarını yitirmiş bir kişiyi oynamaktadır. Bu umutsuzluk bazen bir konuda bazen tüm konulardadır.
Umutsuzluk miktarı artıkça, kahramanımızında işten kopma miktarı o oranda artar. Ayrılık yakındır. Açıkcası, gitmek için fırsat kollamaktadır.
Senaryo 3: Kahramanımız konuşacak fırsat bulamamaktadır.
Yalnız o değil, bir kişi hariç diğer kişiler de benzer sorundan müzdariptir.
Çünkü konuşma işi bir kişinindir, diğerlerinin görevi dinlemektir.
Bu senaryoda kahramınımız geri planladadır, kameralar ‘dominant’ kişiye çevrilir.
Bu zat yargılayan tavırlarla diğer kişileri süzer, sözlerini keser. Bolca ahkam keser. Genelde amir pozisyondadır ya da amirlere yakındır.
Son Senaryo: Kahramanımız o gün yatağından ters kalkmıştır.
Keyfi yoktur. Enerjisi düşüktür. Gün bitse de eve gitsek modundadır.
Masum son senaryo dışında diğer senaryoların hepsi kendi içinde bir sorun barındırır.
Bir de her kafadan bir sesin çıktığı toplantılar vardır ki, bence içinde ‘sessizlik barındıran’ diğer senaryolarla kıyaslandığında çok daha makbuldür.
‘Susma, sustukça sıra sana gelecek’ kadar iddialı olmasam da, susmanın ürkütücü ve süprizlere açık olduğuna inanıyorum.
Susmak, ‘ikna oldum, hemen yapacağım’ anlamına gelmez. Aksine, ‘bekle-beklet-unuttur-bildiğini yap’ stratejisine dayanır ki; final ‘uygulama sıfır, elde var sıfır’ ile neticelenir.
Hele bir de susanlar yöneticilerse.
Durum pek bir karışıktır, pek...

Hiç yorum yok: